Fyodor Mihayloviç Dostoyevski’nin Hayatı Hakkında Bilinmeyenler Neler?
Dostoyevski’nin yaşamı en az eserlerinde yaratmış olduğu karakterler kadar karmaşık, trajedi dolu ve zor geçmiştir. 1821 yılının sonbaharında Dünya’ya gelen Dostoyevski sorunlu bir ailenin çocuğudur. Bilinenin aksine tek çocuk değildir. Altı çocuklu bir ailenin ikinci çocuğudur. Dostoyevski’nin Nikolai, Varvara, Vera, Lyubov ve aleksandra adında yedi kardeşi vardır. Sorunlu baba Mihail Andreyeviç Dostoyevski askeri doktordur. Gerek yaşadıkları, gerek ahlakı, gerekse yaşamış olduğu mesleki deformasyondan olduğu tahmin edilen sert bir mizacı vardı. Baba Dostoyevski hiçbir zaman çevresindekilere iyi davranmayı ya da çevresindekilerle iyi geçinmeyi becerememiş birisidir. Hatta o kadar geçimsizdir ki bu geçimsizlik ilerleyen yıllarında onun ölümüne sebep olmuştur. Baba Dostoyevski alkolik, cimri ve aşırı disiplinli birisidir. Hiçbir zaman çocuklarına bir baba gibi davranmayı becerememiş, üstüne bir de onları emrindeki askerler gibi görmüştür. Tabi böyle bir baba olunca çocukları da başta sevgi olmak üzere bir çok duygudan mahrum kalmışlardır. Bu durum özellikle Fyodor Dostoyevski’yi derinden etkilemiş ve ilerleyen yaşlarında kişilik bozukluğuna sebep olmuştur. Alkolik bir koca ve yoksulluk içinde büyüttüğü altı çocuğu ile daha fazla baş edemeyen Anne Dostoyevski 1837 yılında ateşli bir hastalık geçirerek ölmüştür. Mihail Andreyeviç Dostoyevski karısının ölümü üzerine daha fazla alkol almaya başlar ve birkaç dönümlük toprağına çekilir. Ancak geçimsiz kişiliği sonucunda köleleri ve çalışanları tarafından öldürülür. Ve Fyodor Dostoyevski’nin hayatında yeni bir dönem açılır.

Ordu ve Kumar
Annesinin ölümünden sonra ağabeyi ile birlikte Mühendislik okuluna kaydolan Dostoyevski 1834 yılında okulu bitirir ve ani bir kararla orduya katılır. Kişilik olarak askeri bir kimliği kaldıramayacak olsa da bu hayatın tam ortasındaydı şu an. Orduya katıldıktan sonra o içinde bastırdığı bohem (toplumun normlarına aykırı olan) kişiliği iyicene alevlenmeye başladı ve bu yıllarda kumarla tanıştı. Ordu zamanlarında mesai dışındaki neredeyse tüm vaktini bilardoda geçiren Fyodor Dostoyevski Bilardo masalarında çok para kaybetti ama yine de bu tutkusundan vazgeçmedi. Her ay aldığı maaş artı babasının toprağından gelen yıllık 5000 rublelik gelir artık ona yetmemeye başladı ve kumarbaz yanılgısına düşüp, geri kazanma ümidiyle daha çok oynadı. Ama şans hayatta onun yüzüne hiç gülmemişti, bu sefer de gülmeyecekti. Bu kumar sorunu Fyodor Dostoyevski’nin hayatındaki en büyük problemiydi. Kumar masasında üzerinde ki pantolonu bile ortaya koyduğu bilinmektedir.
Edebiyata atılım
Ordudaki yıllarında edebiyata olan ilgisi arttı ve yazmadan önce çevirmeye başladı. İlk çevirisi Balzac’ın “Eugenie Grandet” adlı yapıtıdır. Fyodor Dostoyevski edebiyatla ilgilenmeye başladıktan sonra ordudan tam anlamıyla nefret etmeye başlar ve ağabeyine gönderdiği her mektupta bunu defalarca dile getirir. 1844 yılında (artık canına tak etmiş olacak ki) ordudan istifa eder. Aynı zaman zarfında ilk romanı olan “İnsancıklar”ın da sonuna yaklaşmıştır.
İlk romanının yayımlanması
Aynı yıl içerisinde romanı bitirir ve yayımlanması için o dönemki Rusya’nın en ünlü edebiyat dergisine gönderir. Ancak sonuç beklediğinin aksinedir ve romanı kabul edilmez. Dergi romanda köklü değişiklikler yapılmadan yayımlanamayacağını söyler. Fyodor Dostoyevski de bu durumu kabul etmez ve bir yıl sonra kardeşinin kurmuş olduğu dergide yayımlar İnsancıklar’ı. Roman yayınlandıktan sonra Fyodor Dostoyevski’nin beklediğinin de üstünde bir ilgi görür ve dönemin önde gelen edebiyat eleştirmenlerinden olumlu mektuplar alır.
Eser ve kalem olarak oldukça başarılı olsa da babasının izinden giderek alkol ve kötü davranışlar sergiler. Bu davranışlar sonucunda taşradan gelmiş olmasının da etkisiyle toplumun gözünde küçük düşmesine sebep olmuştur. İlk romanının yayınlanmasından sonraki üne kavuşma hızı bu sefer tam aksi bir hızla düşüşüne sebep olmuştu. Uzun süre bir şey yazamayan Fyodor Dostoyevski tek gelir kaynağı olan romanından ümidi kesmişti artık. Tabiri Caiz ise boğazına kadar borca batmış ve romanından gelen para bu borcun yarısını bile kapatmaya yetmemişti. Hal böyle olunca eskisi gibi tekrardan çalışmaya başladı. Çalışırken yazmaya zaman ayıramadığı için durgunluk süresi her geçen gün daha da uzuyordu.
Hapishane yılları
O dönemlerde siyasi karışıklıklar cereyan etmişti ve hükümet özgür düşünceye izin vermiyordu. Fyodor Dostoyevski ise hükümetin tam aksine davranışlarda bulunup reformculara katılmıştı. Birkaç kısa yazısında bu konuya değinince hükümet tarafından 1849 yılının ilkbaharında gece yarısı yatağında uyurken tutuklandı. Beraberindeki yoldaşlarıyla birlikte tam 21 kişi idam edilmek için Semyonevski alanına götürülürken suçları hükümet tarafından affedilip dört yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Ölüm gibi geçen bu dört yılı “Ölüler Evinden Anılar” adlı eserinde anlatmıştır. Bu kadar baskı dolu bir ortamdan çıktıktan sonra Fyodor Dostoyevski tekrardan orduya döner. Ancak bu sefer rütbeli bir asker değil yalnızca Er’dir. Orduda göreve başladıktan sonra komutanı olan subayın karısına aşık olur ve komutanı öldükten sonra Mariya adındaki bu kadınla evlenir.
Ağır kayıplar
1861 yılında karısı Mariya ince hastalığa yakalanır ve tekrardan Sibirya’ya döner. Bu yalnızlıktan faydalanmak isteyen Fyodor Avrupa turuna çıkar. “Ölüler Evinden Anılar” ismindeki kitabından kazandığı parayla Avrupa’da rulet oynamaya başlar ve iki gecede parayı üçe katlar. Ancak bu kadarıyla yetinmeyen Fyodor ertesi gece elindeki bütün parayı kaybeder.
1864 yılı Fyodor Dostoyevski için adeta bir hüzün yılıydı. Aynı yıl içinde karısını, ağabeyini ve en yakın arkadaşını kaybetmiştir. Bunlara rağmen ayakta durmaya çalışarak “Suç ve Ceza” isimli büyük eserini yazmaya başladı. Çalışmalar istediği kadar hızlı gitmiyor olsa da sürekli çabalıyordu. Tam bu zamanlarda Avrupa seyahatine birlikte çıkmış olduğu yakın arkadaşı Madam Pauline Suslov ile evlendi. Bir yıl sonra romanı üzerindeki çalışmalarına yoğunlaşmak amacıyla şehir değiştirdi. Eşi de bu uzak mesafeyi bahane ederek ayrıldı. Bu sırada ağabeyinden kalan borçları üstlenmişti ve maddi olarak tekrardan sefalet noktasına gelmişti ki. Önceden yazmış olduğu “Yer altından Notlar” isimli kitabını yayımladı. Lakin buradan gelen para da yetmemişti ki sonunda “Suç Ve Ceza”yı bitirip yayınladı. Çok büyük ses getirmesini beklediği bu kitap Fyodor Dostoyevski’nin beklentisini karşılayamadığı gibi bir de eleştirmenler tarafından çok kötü yorumlar aldı. Ancak bunun sebebi eserin kötü oluşu değil, Fyodor’un çağının ötesinde yazmış olmasıydı. Suç Ve Ceza’dan da beklediği geliri elde edemeyince 26 günde yazmış olduğu ve kendi hayatından birçok alıntı yaptığı “Kumarbaz”ı yazdı.
Avrupa yaşamından büyük romanlar
Yazmak artık onun için ayrı bir tutkuya dönüşmüştü adeta. Lakin gözleri daha fazla yazmasına izin vermedi. Fyodor Dostoyevski’de çareyi bir steno (söylenenleri konuşma hızında yazan kişi) tutmakta buldu. Önce iş arkadaşı olarak gördüğü Anna Snitkin daha sonrasında eşi olacaktı. Balayı için dört aylık Avrupa turuna çıktılar. Aslında dışarıda yatmayı planlayaraktan gitmişlerdi oraya, ancak balayı dört yıl kadar sürdü. Bu süre zarfında eşi Anna Fyodor’a yazılarına odaklanması konusunda sürekli destek oldu. Hata çoğu zaman alacaklılarla onu muhatap etmek istemediğinden kendisi ilgilenmiştir. Avrupa süreci Fyodor Dostoyevski’ye oldukça iyi gelmişti ve üç büyük roman yazdı. Bunlar: “Ebedi Koca”, “Ecinniler” ve “Budala”.
Sefaletle geçen hayatında ilk defa Dersaadet’in kapısını açmayı başarmıştı. Sevdiği bir eşi, yeterince satan kitapları ve hayatını idame ettirmesine yetecek kadar düzenli geliri vardı. Artık kalan vaktini kumarla geçirmiyor. Bunun yerine siyaset, politika ve Rusya’nın geleceği üzerine düşünüyor, bu düşüncelerini de çeşitli gazetelerde yayımlıyordu.
Büyük yazarın ölümü
Çocukluğundan itibaren yakasını bırakmayan sara nöbetleri iyice artmıştı. Hatta birçok romanında nöbet geçiren karakterler yaratmasında da etkili olmuştur bu durum. Hastalığa rağmen çalışmaktan vazgeçmeyerek diğer büyük romanı olan “Karamazov Kardeşler”i yazmıştır.

1881 yılının kışında nöbetler ağırlaşmaya başladı ve bu hastalığa daha fazla dayanamayarak akşam saatlerinde dünyadan ayrıldı. Yaşarken kıymeti bilinmeyen büyük yazarlar arasına ismini altın harflerle yazdırdı. Ölümünden sonra kitapları baskı üzerine baskı görerek adeta yok sattı. Yalnızca Rus edebiyatında değil Dünya edebiyatında da birçok kişi tarafından idol olarak görülmüş ve birçok kişinin hayatında derin izler bırakmıştır. Altmış yıllık sefalet ve zorlukla geçen ömrüne 19 roman, 1 öykü kitabı, 2 günlük sığdırmıştır. Fyodor Mihayloviç Dostoyevski’nin hayatının son günlerini geçirmiş olduğu ev günümüzde müze olarak halen varlığını korumaktadır.