Bilindiği gibi dünyamız her geçen gün küresel ısınma yüzünden çeşitli etkilere maruz kalıyor. Haberlerde duyduğumuz kadarıyla dünyanın farklı yerlerinde seller, buzul erimeleri ve sıcaklık artışları oluyor. İşte bütün bunların sebebi biziz. Evet, yanlış duymadınız küresel ısınmanın nedenleri yok aslında nedeni var. Bu nedende insanoğlundan başkası değil.
Bu yazımızda sizlere Charles Keeling ve küresel ısınma nedir gibi kavramlardan bahsedeceğiz. Çünkü bu bilim insanı ilk defa küresel ısınmanın insan etkisi ile artışa geçtiğini kanıtlayan kişi olarak bilim tarihinde yerini alıyor. Yazımızda Keeling’in bu ilişkiyi nasıl anladığına değineceğiz ve çeşitli bilgiler vereceğiz. Hazırsanız başlayalım.
Küresel Isınma ve İklim Değişikliği Hikayesi Nasıl Başladı?

Herkesin konuştuğu ve bizim de yazımızda anlatacağımız küresel ısınma konusunun bir arka planı var. Bu arka plan 1824 yılından bugüne kadar uzanmakta. Çünkü insanlar o zamanlardan beri yani yaklaşık olarak sanayi devriminden hemen sonra bu sıcaklık artışına dikkat çekmekteler. Hikayemiz ilk olarak Joseph Fourier adında bir bilim adamı ile başlıyor. Fourier o yıllarda yerin atmosferinin gezegeni ısıttığını ileri sürüyor.
Daha sonra yapılan çalışmalarda ise küresel ısınma farklı bir yaklaşımla ele alınıyor. 1859 yılında İrlandalı bir fizikçi olan John Tyndall ise farklı bir yaklaşım öne sürüyor. Tyndall’a göre karbondioksit, su baharı ve ozon ısıyı yerin atmosferinde tutuyor. Ayrıca bunu da yaptığı deneylerle kanıtlıyor. 1903 yılına gelindiğinde ise bu sefer İsveçli bir kimyager olan Svante Arrhenius bir fikir öne sürüyor.
Arrhenius’a göre yanan fosil yakıtların saldığı karbondioksit gazı, atmosferin ısınmasına neden olabilir. Bu yaklaşım o dönemlerde çok dikkat çekiyor ama kesin sonuç Britanyalı bir mühendisten geliyor. Guy callendar, 1890 ile 1935 yılları arasında yerin ortalama sıcaklığının 0,5 derece arttığını tespit ediyor. Doğal olarak da küresel ısınma kavramı giderek bilimin ve insanlığın ilgi alanına girmeye başlıyor.
Charles Keeling ve Küresel Isınma İlişkisi

Atmosferdeki karbondioksit düzeylerinin yalnızca yükselmekle kalmayıp feci ısınmaya da neden olabileceğini bugün biliyoruz. İşte bu durum 1950’lerde yeni yeni popüler bir hal haline gelmeye başlıyordu. 1950’li yıllarda kamusal ve bilimsel ilgi konusu olan küresel ısınma bazı bilim insanları tarafından araştırılmaya başlanmıştı.
Geçmişteki bilim insanları atmosferdeki karbondioksit yoğunlaşmasının bazen değiştiğini ama genel olarak belirli bir sınırla sınırlandığını düşünüyorlardı. Bu sınır ise yüzde 0,03 ya da milyonda 300 gibi bir çerçeveye sahipti. İşte Amerikalı kimyacı Charles Keeling’de burada devreye girdi. Aslında söylediği şey çok basitti. Ancak tabi ki de bu söyleminin ve kanıtlarının uzun çalışmalara dayanan bir arka planı vardı.
Keeling, kendi geliştirdiği duyarlı bir aleti kullanarak atmosferdeki karbondioksit yoğunlaşmasını ölçmeye başladı. Onun bulguları atmosferdeki CO2’nin aralıksız yükselişine ve sera gazı etkisine dikkat çekti. Çünkü bu etki küresel ısınma açısından tetikleyici bir etkiydi ve bunun sebebi de dünyada yaşayan insanlardı.
Küresel Isınmanın Nedenleri Arasında İnsanların Rolü ve Düzenli Ölçümler!

Keeling CO2’yi birçok yerde ölçü. Bu yerler arasında California’da Big Sur, Washington Eyaleti’nde Olympic yarımadaıs ve Arazona’nın yüksek dağ ormanları da vardı. Güney Kutbunda ve havadan uçakla yapılan ölçümleri de kaydetti. Ayrıca bunlara ek olarak Keeling, 1957 yılında deniz seviyesinden 3000 metre yükseklikte Hawaii’de Mauna Loa’nın tepesinde bir istasyon da kurdu.
Bu istasyonda düzenli olarak karbondioksit seviyesini ölçen Keeling, küresel ısınma hakkında 3 şeyin farkına vardı. Birincisi yerel olarak günlük bir değişme vardı. Bu değişmenin sebebi yeşil bitkilerin günlük işleyişiydi. İkincisi küresel açıdan yıllık bir değişme vardı. Bunun sebebi de kuzey ve güney yarımkürede farklı olan iklim koşullarıydı. Üçüncüsü ise en vahim şey olacaktı.
Keeling’in farkına vardığı üçüncü şey yoğunlaşmanın karşı konulmaz bir biçimde yükselmesiydi. Özellikle bu konu küresel ısınma sonuçları açısında çok önemliydi. Çünkü insanlık şu anda bu gibi sorunlara çözüm aramakta. Kutup buzu damarları, MÖ 9000’den beri CO2 yoğunlaşmasının milyonda 275 ile 285 arasında olduğunu gösteriyordu.
Korkutan Ölçümler ve Küresel Isınma Ayak Sesleri!

1958 yılına gelindiğinde Keeling, kendi bulduğu aleti ile bir ölçüm daha yaptı. Bu ölçüm esnasında atmosferde bulunan karbondioksit yoğunluğunu milyonda 315 olarak ölçü. Mayıs 2013’e gelindiğinde ise atmosferimizde bulunan CO2 miktarı milyonda 400’ü aşmıştı. Artık küresel ısınma ayak sesleri duyulmaya başlanmıştı. Çünkü o zamandan 2013’e kadar olan artık milyonda 85’ti.
Bu ölçümlerden yola çıkarak CO2 yoğunlaşması 55 yılda yüzde 27 artmıştı. Bu durum yerin atmosferinde CO2 yoğunlaşmasının artmakta olduğunun ilk kanıtıydı. CO2 bilindiği gibi bir sera gazıdır ve güneşten gelen ısının tutulmasına yardım eder. Bu yüzden artan CO2 yoğunlaşması küresel ısınma ile sonuçlanabilir.
Keeling, yıllar içerisinde buldukları toparladı ve buradan bir sonuç çıkardı. Çıkan sonuca göre Güney kutbunda yoğunlaşma yaklaşık olarak yılda 1,3 oranın da artmıştı. Bu gözlenen artış hızı, fosil yakıt yakılmasından beklenen göre çok yakındı. Yani başka bir deyişle küresel ısınma sebepleri arasında en azından insanlar bir parça olarak yer almaktaydı.