Doktorlar uzun zamandır plasebo etkisi gücüne inanıyorlar. Bu etki de gerçek bir tedavi yerine faydasız bir ilaç verilse bile hastalar iyileşebiliyor. Peki bu etki ne kadar güçlü ve nasıl çalışıyor? Kanıtlanmış tedavilerini etkinliğini gerçekten daha iyi bir hale getirebilir mi? Öncelikle bundan daha basit bir deney olmadığını söylemeliyiz.
Bizde sizlere bu yazımızda bu etkinin özelliklerinden bahsedeceğiz. Özellikle plasebo etkisi ne demek gibi soruları yanıtlayacağız. Ayrıca örneklerle de açıklamaya çalışacağız. Zihnimizin bize oynadığı oyunlara da değindiğimizi hemen söyleyelim. Son olarak ise bu etkinin kökenlerine indiğimiz yazımızı okumak için hazırsanız başlayabiliriz.
Plasebo Etkisi Örnekleri Üzerinden Bir Bakış

Evet sizlere daha önce de bahsettiğimiz plasebo etkisi nedir konusunu bilim insanları bir deneyle gözlemlediler. Bir uyarıcı ile yatıştırıcının etkilerinin doğrudan karşılaştırılmasıyla araştırmacılar, test edecekleri ilacın 1 veya 2 dozunu uygulayacakları 50 gönüllü ile anlaştılar. Testleri uyguladılar ve sonuçlar analiz edildiğinde ortaya net bir sonuç çıktı.
Yatıştırıcı alan denekler, uyarıcı verilen deneklere göre kendilerini iki kat daha uykulu hissediyorlardı. Çifte doz alanlarda ise etki daha da güçlüydü. Aslında bu açıdan bakıldığında sonuçlar şaşırtıcı olmayacaktı. Tabi eğer iki test grubuna uyarıcı ve yatıştırıcı verilmemiş olmasaydı! Deneklerin hepsine aynı zararsız bileşik verildi. Tek fark yatıştırıcı olarak işaretlenen hapların mavi, uyarı olarak işaretlerin adlarını ise pembe olmasıydı.
Çift hap yutanlar için de durum değişik değildi aslında hiçbir şey almamışlardı. Buradan da görüldüğü gibi plasebo etkisi çok sık karşılaşılan bir şey. Deneklerin içtikleri ilaçların sadece renklerinin farklı olması bile bu etki için yeterli olabiliyor. Peki ama nasıl böyle bir etki ortaya çıkabiliyor. İşte bu da zihnimizin bize oynadığı oyunlar sayesinde gerçekleşiyor.
Zihin Oyunları Nasıl İşe Yarar? Plasebo Nedir?

Aslında yeni bir ilacın gücünü test etmekle uzaktan yakından ilgisi olmayan bu çalışma çok daha ilginç bir şeyleri ortaya çıkardı. Zihnin, beden üzerindeki şaşırtıcı etkisi 1972’de Cincinnati Üniversitesi’nden Barry Blackwell ve meslektaşları tarafından gerçekleştirdi. Bu çalışma plasebo etkisi çalışmalarında bir klasik haline geldi. Plasebo Latince memnun edeceğim anlamına geliyor. Bir tedavinin faydalı olacağına inanmak insanların iyileşmesi için yeterli olabiliyor.
O zamandan beri plasebo etkisi tıbbi spektrumun tamamında iş başında görüldü. Depresyonda olan veya acı çeken hastalar özellikle zararsız tedaviler bazen gerçek ilaçlar kadar etkin bir şekilde iyileştiriyor. Ancak plasebo etkisi için iyi yanıt veren tek hastalık zihinsel hastalıklar değil. Astım hastalarının içi boş inhale’lar olarak kullandığında bile nefes almalarını kolaylaştırdığı bronş kanallarının gerçek bir ilaç almışçasına genişlediği biliniyor.
Tartışmalı Konuşmalar; Plasebo İlaç ve Tıp Sektöründe Nasıl Görülüyor?

Peki ama bu etkine kadar güçlü ve nasıl çalışıyor? Doktorlar tedavilerinde daha çok kullanılmalı mı? Bu sorular tıptaki en tartışmalı sorular arasında yer alıyor. Yanıtların tamamlayıcı tedavilerden tıbba güvene kadar birçok alanı aydınlatacağı düşünülüyor. Yakın zamana kadar plasebo etkisi büyük ölçüde olumsuz karşılanıyor ve tedavide kullanımı etik olarak şüpheli kabul ediliyordu.
Yine de tarihçilere göre Tıp mesleğinin ortaya çıkmasında anahtar bir rol oynamıştı .3500 yıllık mısır Ebers Papirüsü gibi tarihi belgelerde potansiyel olarak etkin olan bal ve haşhaş tohumları gibi maddelerin kullanıldığı tedaviler anlatılıyor. Ancak bunların yanında Kurşun cevherinden hayvan dışkısına kadar birçok maddenin kullanıldığı tedavilerden de söz ediliyor. Bu tedavilerin başarısı büyük ihtimalle plasebo etkisi altına dayanıyordu.
18 yüzyıla gelindiğinde doktorlar terapilerin doğrudan etkileri ile plasebo etkisi arasında ayrım yapmaya başladılar. Yine de plasebo tedavisi her zaman şarlatanlık olarak değerlendirilmedi. Terimin kendisi çağdaş metinlerde sıradan bir Tıp yöntemi olarak tanımlanıyor.Bu durum İngiliz Doktor John Haygarth’ın 1800’de yaptığı bir çalışmanın yayınlanmasıyla değişmeye başladı.
O dönemde bedenin, hastalığın olduğu kısmına uygulanan özel metal çubukların iyileştirici özellikleri olduğuna dair büyük iddialarda bulunuyordu. Perkins çekicileri olarak bilinen bu çubukların metallerinden yayılan gizemli bir elektro fiziksel güç aracılığıyla tedavi ettikleri iddia ediliyordu. Haygarth, bunların etkinliğini sahte tahta çubuklarla karşılaştırmaya karar verdi ve sonuçların aynı olduğunu buldu. Kullanılan çubukların türünden bağımsız olarak 5 hastadan 4’ü iyileşti.
Haygarth sonuçları umut ve inanç tutkularının salt hayal gücüyle harekete geçirilen harika etkilerinin hastalıkları tedavi edebileceğinin kanıtı olarak görüyordu. Ancak herkes onun aynı fikirde değildi. Amerikalı doktorlar Perkins çekicilerini sahte ilaç olarak gördüler. Telkin yoluyla işe yarayabilecekleri fikri bir tedavi alternatifi olarak değil plasebo etkisi için bir örnek olarak nitelendirildi.
Diğerleri Haygarth’ın çalışmasını daha ölçülü bir bakış açısıyla değerlendirdi. Herhangi bir yeni tedaviyi değerlendirirken plasebo etkisi için hesap yapılmasının gerekli olduğunun bir göstergesi olarak gördüler. Bu görüşün öncüleri arasında giderek daha popüler hale gelen homeopati tekniklerini kullanan doktorlar da vardı. İronik bir şekilde ilaçlarını test etmek için ilk plasebo kontrolü denemelerden bazılarını başlatmışlardır. Ancak buna rağmen homeopatlar o zamandan beri başardıkları herhangi bir tedavinin sadece plasebo etkisinin sonucu olduğunu söyleyerek eleştir.
Bilimsel Araçlar Plasebo Etkisi İçin Ne Diyor?

20. yüzyılın ortalarına gelindiğinde Tıp araştırmacıları yeni tedavilerin etkinliğini değerlendirmek istediler. Bunun içinde her zamankinden daha bilimsel yöntemler kullanmaya başlamışlardı. Hastaların ya yeni tedaviyi ya da işe yaramaz plasebo etkisi için almak üzere rastgele seçildiği deneyler tasarladılar.
Ne kendilerinin ne de araştırmacıların tam olarak hangi hastanın ne aldığını bildiği çift-kör klinik çalışmalar ortaya çıktı. Sadece hastaları tedavi etmede plasebodan da önemli ölçüde daha iyi olan tedaviler tıbbi olarak etkin kabul edildi. Ancak bu tür denemelerin sonuçları geldiğinde araştırmacılar ne kadar çok hastanın sadece bir plasebo almakla fayda gördüğünü keşfedince şaşkına döndüler.
Bu durum plasebo etkisi deneyi denen deneylerle de sık sık tekrarlandı. 1955’te Amerikalı Tıp araştırmacısı Henry Beecher, plasebo kontrollü 15 denemenin sonuçlarını gözden geçiren güçlü plasebo başlıklı bir makale yayınladı. Bu makale bu alanda bir dönüm noktası oldu. Kendisi plasebo etkisi konusunda yazdığı makalede plasebo verildikten sonra iyileşen hastalığın oranının genelde %35 civarında olduğu sonucuna varmıştı.
Bu sonuç her 3 hastadan yaklaşık birinin içi boş haplar kullanılarak tedavi edilebileceğini belirten geniş çapta kabul görmüş bir kurala dönüştü. Tahmin edebileceğimiz gibi aslında işler o kadar basit değildi. Beecher, plasebo etkisi için gerçek tedaviyi almayan hastalardaki tüm gelişmeleri açıkladığını varsayarak ölümcül bir hata yapmıştı. Gerçekte bir sürü alternatif bulunuyordu. Birçok hastalık örneğin soğuk algınlığı kendi kendini sınırlıyordu. Yani hiç tedavi edilmese de hasta daha iyiye gidebiliyordu.
Denemeleri dahil olan hastalar aynı zamanda daha tipik hale gelen aşırı semptomlara sahip olma eğiliminde olduğundan bu durum doktorların plasebo etkisi konusunda faydaların abartılmasına neden olabiliyordu. Peki üçte bir kuralı bir efsaneyse gerçek rakam neydi? 2001 yılında Kopenhag Üniversitesi’nden 2 araştırmacı plasebonun gerçek gücünü ortaya çıkarmayı amaçlayan bir çalışma yayınladı.
Asbjorn Hrobjartsson ve Peter Gotzsche bu çalışmada gerçek bir tedavinin, hiçbir tedavi vermemekle ve plasebo etkisi ile karşılaştırıldığı yüzden fazla klinik araştırmanın sonuçlarını analiz etti. Teoriye göre hastalardan daha çok fayda sağlanmalıydı. Asbjorn ve Peter’ın sonuçları tartışmaları alevlendirdi. Plasebo olarak bilinen etki, 3 hastada 1 fayda sağlamaktan uzaktı. Hatta tıbbi olarak yararsız görünüyordu. Ağrı gibi bazı durumlar için küçük denebilecek faydaları olduğuna dair bazı kanıtlar olsa da plasebonun n hiçbir şey yapmamaktan daha etkili olmadığı görüldü.
Plasebo Etkisi Kim Buldu, Ne Zaman Bulundu?

Milattan önce 1500’de eski Mısırlı doktorlar Ebers Papürüsü’nde timsah dışkısı, kertenkele kanı gibi garip ilaçlardan söz ediyorlar. Bu ilaçların etkisi günümüzde plasebo etkisi ile açıklanıyor. 1800 yılında İngiliz Doktor Henry John Haygarth pahalı tıbbi cihazlar kullanımından vazgeçilen bir deneyi açıkladı. Tedavinin başarısının tamamen hastanın inançlarına bağlı olduğunu gösterdi.
Doktorların tedavi yeteneğinin ilaçlara değil hastanın doktor veya ilacın başarısına inanmasına bağlı olduğunu öne sürdü. Bu durumda plasebo etkisi olarak bilinen etkiyi akıllara getiriyordu. 1891 yılında Amerikalı Doktor Oliver Holmes ise hem homeopatiye savaş açtı. Bu tedavilerden fayda gördüğünü söyleyenlerin hayal güçleri ve inançları sayesinde iyileştiğini söyledi.
1927 yılında Rus Doktor Ivan Pavlov şartlandırma üzerine bir çalışma yayınladı. Bu çalışmada tepkilerin durumu ile tamamen ilgisiz uyarıcılarla tetiklenebileceğini gösterdi. Deneyinde zil sesine tepki olarak salya akıtan bir köpek yer alıyordu. 1955 yılında Amerikalı araştırmacı Henry Beecher, Johnny of the American Medical Associations dergisinde ünlü çalışmasını yayınladı. Çalışmanın sonuçlarına göre tüm hastaların yaklaşık %35’i plasebo etkisi sayesinde iyileşiyordu.
1961 yılında Amerikalı Doktor Walker Kennedy Latince zarar vereceğim anlamına gelen Nocebo’yu ortaya attı. Buna göre zararlı düşünceler, sağlıklı hastaların hasta olduklarını düşünmelerine neden olabiliyordu. 2001 yılında ise gerçek bir tedavinin hiç tedavi vermemekle karşılaştırıldığında yüzden fazla klinik araştırma üzerinde yapılan bir çalışmanın sonuçları açıklandı. Sonuçlar plasebo etkisi için hüsrandı. 2012 yılında Philips Üniversitesi’nden araştırmacılar, plasebodan faydalanarak hastaya verilecek olan uzun dönemli ilaçların dozunun azaltılabileceğini öne sürdüler.
Plasebo Etkisi İçin Temel Hata Nedir?

Bu sonuçlar sonrasında dünya çapında manşetlere taşındı. Medya bunları plasebo etkisi fikrinin tamamen bir efsane olduğunun kanıtı olarak değerlendirdi. Aslında Hrobjartsson ve Gotzscheid, etkinin varlığına itiraz etmiyordu. Sadece tıbbi olarak yararlı olamayacak kadar küçük olduğunu ortaya koymuşlardı. Ancak diğer araştırmacılar bunu da kabul etmediler. Sonrasında çalışmanın tamamının temel bir hata içerdiğini öne sürdüler.
Eleştirilerin çoğu çalışmanın tipik bir plasebo yanıtı oranı hesaplamak için birleştirmiş olması üzerine odaklanıyordu. Konuya şüpheyle yaklaşanlar, çalışmalarda plasebo etkisi için depresyon gibi hastalıklarda güçlü olduğunu söylediler. Ağrı gibi diğer hastalıklarda daha zayıf. Ama yine de önemli diyabet gibi durumlarda ise hiç etkili olmadığının ortaya çıktığına dikkat çekiyorlardı.
Diğer araştırmacılar klinik deneylerden elde edilen kanıtların kullanımını eleştirdiler. Bu tür denemelerde hastaların plasebo veya aktif ilacı alma şanslarının yalnızca %50 olduğunu bildiklerini söylediler. Dolayısıyla hangisini aldıklarından emin olmadıklarını belirttiler. Buna karşılık plasebo etkisi için laboratuvar araştırmalarında gerçek hastaların aksine bilinçli olarak ve açıkça yanıltılarak kendilerini aktif bir bileşik verildiğini düşünmeleri için yönlendirilebilen gönüllüler kullanılıyordu.
Bu tür araştırmalar tıbbi tarama yöntemleri ile ortaya konulduğu gibi aktif bileşenlerin insan sinir sistemi üzerindeki etkisini gözlemledi. Buradan hareketle de taklit etmeye yeteneği de dahil olmak üzere ikna edici kanıtlar bulundu. Diğer çalışmalar plasebo etkisi için fiziksel olarak vücudu nasıl etkilediğini ortaya çıkarmaya odaklandı.
Örneğin Torino Üniversitesi’nden Fabrizio Benedetti ve meslektaşları tarafından yapılan bir araştırma sonuçları çok enteresandı. Gönüllülere güçlü bir ağrı kesici olarak işlev gördüğü söylenen bir krem uygulamadan önce acı biberde yanma hissi veren doğal bir madde olan kapsaisin enjeksiyonu yapıldı. Gerçekte kremde herhangi bir aktif bileşen bulunmuyordu. Ancak denekler kremin enjeksiyonunun yapıldığı noktadaki acıyı hafiflettiğini söylediler.
Araştırmacılar daha sonra deneklere vücudun kendisinin acıyı durdurmak için salgıladığı endojen opioit bileşiklerini salgılamasını engelleyen nalokson verdiler. Acı hemen geri döndü. Bu da plasebo etkisi için aslında vücudun kendi ağrı kesicilerini tam da istenen noktaya yönlendirdiğini düşündürdü. Ama tabi bu deneylerden sonra bu etkinin bazı ekstra faydaları olduğu da ortaya çıktı.
Plasebo Etkisi Bazı Ekstra Faydalarda Sağlıyor

Bu tür bulgular plasebo etkisi için geleneksel tedavilerin etkinliğini artırmakta kullanma olasılığını ilgi çekici hale getiriyor. Almanya’daki Philips Üniversitesi’nden araştırmacılar yakın zamanda ilaçların daha düşük dozlarda aynı yararı sağlayıp sağlayamayacağını görmek istediler. Bunun için plaseboyu kullanmayı denediler.
Plasebo Kontrollü Doz Azaltma olarak adlandırılan bu teknik hastalara verilen hapların yarısında gerçek ilaç yerine plaseboların kullanılmasını içeriyordu. Bu durum da plasebo etkisi açısından yapılan araştırmalarda önemli bir oynadı. Çünkü prensipte bu güçlü. Hatta ölümcül yan etkileri olan birçok ilacın güvenlik marjını arttırmaya yardımcı olabilirdi. PCDR’nin astımdan MS hastalığına kadar birçok hastalıkta fayda sağladığı ise zaten biliniyordu.
Plasebo Etkisi Beyin Aktivitesini Nasıl Etkiliyor?

Plasebonun tamamen zihinde olduğu düşüncesi beyin tarama tekniklerinin gelişmesi ile test edilebilir oldu. Araştırmacılar plasebonu etkisi için aktif bileşiklerin etkisiyle karşılaştırmak üzere yeni bir yöntem kullanıyorlar. Örneğin İsveç’teki Karolinska Enstitüsü’nden Marvin Ingvar liderliğindeki bir ekip pet taraması kullandı. Bu taramada beynin ameliyatlarda kullanılan güçlü bir ağrı kesici olan remifentanil tarafından etkilenen alanlarını incelediler.
Beynin anterior singulat korteks adı verilen bölgesinin bu ilaçlar tarafından etkilendiğini buldular. Aynı alan hastalara acıları dindireceği söylenerek verilen plasebo ilaçlarında da etkileniyordu. Bu durum da plasebo etkisi için gözlemlenebilir bir sonuç demekti. Benzer bulgular depresyon hastalarında da keşfedildi. Bir antidepresan verdikten sonra etkilenen beyin bölgelerinin, hasta plasebo aldıktan sonra da aynı şekilde etkilendiği ortaya çıktı.